Archive

Archive for the ‘veba’ Category

VEBA HASTALIĞI

Veba bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Eskiden milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bulaşıcı bir hastalık. Kara ölüm, kıran, peste veya plague da denen vebânın etkeni Pasteurella Pestis’dir.Mikrop ilk defa 1884’teHong Kong’da tespit edilmiştir. Veba mikrobunu taşıyan farelerinpireleri tarafından insanlara geçer. Nedeni, pisliktir. Pis ve güneşgirmeyen yerler veba için en uygun ortamlardır.

Hastalık, mikrop kapıldıktan sonra gelen 2-8 gün içinde kendinigösterir. Hastada, aniden başlayan baş ve sırt ağrıları, ateş, titreme,kusma, nefes darlığı, halsizlik, deri lekeleri, burun kanaması, kantükürme, kasık ağrıları ve devamlı dalgınlık görülür. Dili dekahverengi ve kurudur.

Yapılacak ilk iş hastayı tecrit etmektir. Çevresindeki sağlıklıkimselerin de koruyucu aşı olması gerekir. Bugün için önemi kalmayan veeski devirlerde olduğu kadar çok görülmeyen bu hastalığın tedavisi içingeç kalmadan sağlık kuruluşlarına haber vermek gerekir.

Genellikle kemiriciler arasında salgınlar yapar. İnsana, uygun çevre şartlarında, pirelerden geçer. İnsanlar arasında damlacık yoluyla da yayılabilir. Mikrop 1,5-2 mikron boyunda, 0,5-0,7 mikron eninde, gram negatif bir basildir. Hastalık M.Ö. 9 ve 10. yüzyıldan beri bilinmekte olup, zaman zaman salgınlar yaparak milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur (Bkz. Salgın). 1347’deki Avrupa salgınında 25.000.000 insan ölmüştür. Birçok memleketten on binlerce insanın öldüğü veba salgınları bildirilmiştir. İstanbul’da Justinien zamanında (565)’te çıkan veba salgınında günde 8-10.000 kişinin öldüğü tarihî kayıtlara geçmiştir. Türkiye’de 1919’da 13 kişilik, 1947’de 32 kişilik iki vak’a rapor edilmiştir.

Bakterinin derideki giriş yerinde içi renksiz sıvı veya iltihap dolu kabarcıklar veya kanlı lekeler meydana gelir. Komşu lenf bezlerinde iltihaplanma ve hücre ölümünden sonra bakteri kana geçerek karaciğer, dalak ve kemik iliği de tutulur.

Veba aslında kemirci hayvanların bir hastalığıdır. Pire, vebalı insanın kanını emerken mikropları alır. Basil pirenin yutağında çoğalır. Pire başka birisini ısırdığında önce hortumunu dolduran basilleri kusar ve bundan sonra kan emebilir. Pirenin dışkısıyla da bulaşma olabilir. Veba mikrobu ölü hayvanların üzerinde birgün canlı kalabilmektedir. Hasta bakımı çok önemli olup, günümüzde salgınların azalması ve tedavide tesirli antibiyotiklerin kafi doz ve sürede uygulanmasıdır.

Pirenin ısırmasından 2-5 gün sonra giriş yerinde bir kabarcık meydana gelir. Hastalık üç şekilde seyredebilir:

Lenf bezi vebasında (hıyarcık, bubonik) ısırdıktan 1-2 gün sonra titremeyle ateş yükselir. Isırığın üst tarafındaki lenf bezleri şişer ve ağrılıdır. Lenf bezleri cerahatlanıp, akabilir. Nabız artar. Hastanın genel durumu kötüdür. Mikrop kan yoluyla akciğer, karaciğer, dalak ve beyine yerleşebilir.

Deri vebasındaysa ısırık yerinde noktacık şeklinde kanama, ülserler (yaralar) ve ölü dokuların bulunduğu görünümler olabilir.

Akciğer vebası kan yoluyla veya damlacık yoluyla mikropların akciğere gelmesi neticesinde meydana gelir. Başağrısı, yüksek ateş, öksürük ve nefes zorluğu vardır. Hastanın kan basıncı düşer, rengi morlaşır; balgamı kanlıdır. Bronşit gibi başlar, sonra zatürre şekline döner. Karaciğer bozukluğu da olaya eklenerek 2-3 günde ölümle neticelenir.

Ateşli dönemde alınan kan kültürü veya hayvan deneyleri de teşhiste yardımcıdır. Serolojik testler yapılabilirse faydalı olur. Ayrıca teşhiste akciğer vebasında zatürre ve Q humması, lenf bezi vebasında lenfogranuloma inguihale, frengi ve tularemi düşünülmelidir. Hıyarcık vebasında ölüm oranı % 30-90 iken akciğer vebasında % 70-100’e varmaktadır. Veba geçirende 6-12 ay süren bir bağışıklık meydana gelir.

Tedavisinde sulfamid ve beraberinde streptomisin, kloramfenikol veya tetrasiklin grubu bir antibiyotik yüksek dozda devamlı kullanılmalıdır.

Vebadan korunmak için Peygamber efendimiz tarafından ilk defa tecrit ve karantina tavsiye edilmiştir. Hadîs-i şerîflerde: “Veba olan yere girmeyiniz ve veba olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız!” ve “Veba hastalığı bulunan yerden kaçmak muharebede kafir karşısından kaçmak gibi, büyük günahtır.” buyurmuştur.

Veba salgınları olmaması için farelerle mücadele edilmelidir. Şüpheli vak’alar bir hafta karantinaya alınmalıdır. Salgın şüphesi olunca günde 2 gr sulfamidle koruma yapılmalıdır. 1964 Moskova Veba Seminerinde 1-2 yıl bağışıklık sağlayan canlı aşı uygulanmasına karar verilmiştir. Salgınlarda toplu yerlerdeki fareler incelenmelidir. Hasta fareler insandan korkmaz ve kaçmaz, bir süre sonra ölürler.

Categories: hastalık, sağlık, veba

V Harfi ile Başlayan Hastalıklar

Varis

Damarların büyümesi ve şişmesine varis denir. Çoğunlukla bacağın alt kısımlarında görülür. Nedeni ayakta fazla durmak, şişmanlık, kan damarlarındaki kapakların düzensiz çalışması veya jartiyer kullanmaktır.

Belirtileri, deri yüzeyindeki damarlar eğri, büğrü olup şişerler. Deri rengini kaybeder. Akşam saatlerinde de ayak bilekleri şişebilir. Banyodan sonra, aybaşı halinde, sıcak havalarda veya uzun süre ayakta kaldıktan sonra, yorgunluk, bacaklarda ağrı, karıncalanma ve dolgunluk hissedilir.

Varis ülseri

Daha çok, bacağın alt kısmında görülen yuvarlak bir yaradır. Nedeni, varisli yerde meydana gelen herhangi bir yaralanmadır.

Hastalık bacağın alt kısmında, bileğe yakın bir yerde yuvarlak bir yara olarak ortaya çıkar. Ayak bileği şişer, deri esmerleşir ve bazen de ağrı hissedilir. Doktor tedavisi şarttır.

Veba

Bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Veba mikrobunu taşıyan farelerin pireleri tarafından insanlara geçer. Nedeni, pisliktir. Pis ve güneş girmeyen yerler veba için en uygun ortamlardır.
Hastalık, mikrop kapıldıktan sonra gelen 2-8 gün içinde kendini gösterir.

Hastada, aniden başlayan baş ve sırt ağrıları, ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, halsizlik, deri lekeleri, burun kanaması, kan tükürme, kasık ağrıları ve devamlı dalgınlık görülür. Dili de kahverengi ve kurudur.

Yapılacak ilk iş hastayı tecrit etmektir. Çevresindeki sağlıklı kimselerin de koruyucu aşı olması gerekir. Bugün için önemi kalmayan ve eski devirlerde olduğu kadar çok görülmeyen bu hastalığın tedavisi için geç kalmadan sağlık kuruluşlarına haber vermek gerekir.

Verem

Akciğer veremi, tüberküloz, fitizi diye bilinir. Nedeni, koch basili denilen ufak kıvrık içinde küçük noktacıklar görülen çomak şeklindeki verem basilidir. Verem mikrobu insan vücuduna çeşitli yollardan girebilir.

Bu yolların başında, solunum yolları gelir. Hastalık, çoğunlukla veremlinin balgamı veya veremli ineklerin sütü ile bulaşır. Sağlık şartlarına uymamak, aşırı yorgunluk, üzüntü, grip, boğmaca, kızamık veya şeker hastalığı vücudun direncini kaybetmesine ve hastalığın ihtimalinin artmasına neden olur.

Verem, üç devrede gelişir. Birinci devrede, hastada genel yorgunluk, iştahsızlık, sırt ağrıları, öksürük, ve 38 dereceye varan ateş görülür.Verem basili bu devrede tüberkül adı verilen iltihaplı bölgeler oluşturur. İkinci devrede hiç bir belirti görülmeyebilir.

Fakat basiller bütün vücuda yayılarak deri, eklemler, kemikler, böbrekler, bağırsaklar, karın ve beyin zarına yerleşirler. Bu devrede tedaviye başlanmamışsa, vücudun direnci azalmaya başlar.

Üçüncü devrede, varem basilleri kan veya lenf kanalları yoluyla yayılmaya devam eder. Hastada, yorgunluk, balgamlı öksürük, akşamları yükselen hafif ateş, iştahsızlık ve gece terlemeleri görülür. Bu devrede, tedavi edilmezse, diğer akciğer de hastalanabilir.

Tedaviye 4 ila 9 ay kadar devam etmek gerekir. Tedavinin ilk şartı temiz ve açık hava, bol gıda ve üzüntüsüz bir hayattır.

Categories: Varis, veba, Verem