Archive

Archive for the ‘sağlıklı beslenme’ Category

Doğru beslenme, kanserden korunmada önemli

Kanserden korunmak için özellikle hücre yenilenmesine yardımcı olan C, E ve A vitamini içeren meyve ve sebzelerin bol tüketilmesi gerekiyor. Vitaminler, haplar yerine, sebze ve meyvelerden alınmalı…

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gamze Çan, dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kanser türlerinin erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanseri olduğunu belirtti.

Beslenme faktörlerinin kansere yol açtığına dikkati çeken Prof. Dr. Gamze Çan, aşırı kırmızı et ve yağlı yiyecek tüketiminin kalın bağırsak kanseri, aşırı tuz tüketiminin ise mide kanserine neden olduğunu ifade etti.

Kanserden korunmak için kansere yol açan faktörlerden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Çan, “Sigara ve alkolden uzak durmalı, güneş ışığının dik geldiği saatlerde özellikle küçük çocukları güneşten korumalıyız” dedi.

Günde 5-6 öğün taze meyve ve sebze tüketilmesi gerektiğini dile getiren Çan, şöyle devam etti:
“Özellikle C, E ve A vitamini içeren meyve ve sebzeler bol tüketilmelidir. Bu vitaminler hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur. İşlenmemiş tahılları, lifli yiyecekleri, zeytinyağını, tatlılardaki şekerler yerine meyvelerdeki şekeri, rafine şeker yerine ise bal ve pekmezi tercih etmeliyiz. Beyaz şeker sadece insanlar için değil bütün canlılar için zararlıdır. İlk bir sene bebeklere verilen yemeklere tuz koyulmamalı. Bebeklere kesinlikle beyaz şeker verilmemeli, bunun yerine yiyeceklerine bir kaşık bal ya da pekmez katılmalıdır. Çocuklar beyaz şeker yerine diğer şekerlere alıştırılmalıdır.”

Prof. Dr. Çan, salamura, turşu ve tuzlu yiyeceklerden uzak durulması gerektiğini de vurgulayarak, “Sucuk, salam gibi işlenmiş et ürünlerinde uzun süre dayanmaları için kimyasal dolayısıyla kanserojen maddeler bulunmaktadır. Bu nedenle bu ürünlerden de uzak durulmalıdır. Yiyeceklerdeki katkı maddelerine dikkat edilmelidir. Tatlandırıcılar, soslar, konservelerde katkı maddeleri bulunmaktadır. En zararsız denilen katkı maddesi bile zararlıdır” diye konuştu.

Besinlerin hazırlanmasına da dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Çan, yiyeceklerin kömür ızgarasında pişirilmemesi, tekrar tekrar kaynatılmaması, yüksek ısı yerine düşük ısıda, besinin C ve E vitamini gibi antioksidan özelliğinin bozmadan pişirilmesi gerektiğini kaydetti.

“VİTAMİNLERİ SEBZE VE MEYVELERDEN ALIN”
Vitaminlerin haplar yerine sebze ve meyvelerden alınması gerektiğine dikkati çeken Çan, “Vitamin hapları, kimyasal formdaki vitaminlerdir. Her şeyin doğal olanı sağlıklıdır. Sağlıklı bir kişinin, vitamini sebze ve meyve tüketmek yerine vitamin tabletinden almasını asla önermiyoruz” diye konuştu.

Gamze Çan, kanserden korunmak için düzenli olarak fiziksel egzersiz yapılması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Çocuklar ve gençlerin haftada en az 5 gün 1’er saat, yetişkinlerin ise yarım saat düzenli egzersiz yapması şart. Yürümek istemiyoruz, her yere araçla gidiyoruz. Alışverişlerimizi, banka işlemlerimizi internette yapıyor, hatta gazetemizi bile bilgisayar başında okuyoruz. Büyüklerimizin her şeyi yediklerini ancak sağlıklı olduklarını söylüyoruz. Eskiden insanlar tarlada, bahçede çalışarak yediklerini yakıyorlardı, bir denge vardı. Biz ise yeme alışkanlığını sürdürüp, yakmayı bırakıyoruz. Sonra kilo vermek için saçma sapan rejimler yapıp sağlığımızı kaybediyoruz.”

KANSERE YOL AÇAN DİĞER FAKTÖRLER
Kanserde genetik faktörlerin rol oynadığını, meme, mide ve kalın bağırsak kanserlerinin bazı ailelerde daha sık görüldüğünü ifade eden Çan, ailesinde meme kanseri olan kadınların, mutlaka düzenli taramalardan geçmesi gerektiğine dikkati çekti.

Katran, deterjan gibi kimyasal maddelerin kanserlerin yüzde 4’ünde etkili olduğuna işaret eden Çan, “Deterjanlar çevreyi de, bizi de kirletiyor. Daha ekonomik diye tercih ettiğimiz deterjanlar yeterince durulanmadığı, özellikle de soğuk suyla yıkandığında, sıcak yemekte çözünmekte ve yediklerimize karışmaktadır. Bu nedenle deterjan kullanımı sınırlı tutulmalı ve dikkatli olunmalıdır” dedi.

Çan, hava kirliliğinin, sigara ile birleştiğinde kanserlerin yüzde 10’unda etkili olduğunu da söyledi.

Öğleden sonra yorgunluk mu çöküyor?

Gerek ofiste, gerek okulda gerekse evlerimizde bulunduğumuz günlerde, öğleden sonraları bir kabusa dönüşebiliyor. Bunu önlemek için birkaç ipucu..

Uyku bastırıyor, vücudunuz yere yığılacak gibi oluyor ve bu neredeyse 1 saatlik süreyi atlatırken sıkıntı yaşıyoruz. Çoğumuz bu aniden bastıran bitkinlik ile başa çıkmak için bir fincan kahve veya kalorisi yüksek şekerli besinleri tercih ediyoruz. Çok daha iyi alternatiflerimizin olduğunu bilmek eminiz sizi rahatlatacaktır! Üzerimize çöken yorgunluğu bastırmak ve birkaç saat enerjimizi yeniden kazanmak için size sunduğumuz sihirli yiyecek ve içecekleri deneyin. Artık öğleden sonraları kabusunuz olmayacak!

Karpuz: Yediğimiz çoğu gofret ve şekerli diğer atıştırmalık ürünler gibi karpuz da yüksek oranda şeker içerir. Hepsi metabolizmayı hızlandırır ve enerji sağlar. Ancak bunların içinde karpuz kesinlikle daha sağlıklıdır. İçerdiği gıda lifinin yanında, A ve C vitaminleri açısından yüksek değerlere sahiptir. Taze ve sulu bir büyük dilim karpuzun kalorisi tahmin edemeyeceğiniz kadar düşüktür. Biraz protein ve çok az yağ alırsanız (bunu az yağlı küçük parça peynir veya çok az miktar ay çekirdeği ile sağlayabilirsiniz) enerjinizin süresi daha da uzayacaktır.

Hurma: Sahara çöllerinde develere çok kısa sürede enerji ve güç sağlaması için verilen bu egzotik meyveler gerçekten çok lezzetlidir. Yüksek glisemik indeksli bir besindir, ancak mineral açısından da zengindir. Özellikle içerdiği potasyum size çok yararlı olacaktır.

Su: Bazen bitkinlik aynı dehidrasyon gibi etki gösterebilir. Bunun önüne geçmek için içtiğimiz kahve, böyle durumlarda vücutta daha fazla dehidrasyon yaratır. Vücudumuz kaybettiği suyu geri kazanamadığı zaman yorgun ve halsiz bir durum yaşar. Bir bardak su için, sonrasında ofisin veya bulunduğunuz başka bir kapalı alanın dışına çıkın. Otoparka veya bahçeye çıkabilirsiniz. Birkaç dakikalık kısa bir yürüyüş yapın ve geri dönün. Geri döndüğünüzde 1 bardak su daha için. Temiz havanın verdiği enerji su ile birleşince, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz!

Fındık: Bitkinliğe karşı çok etkili magnezyum ve selenyum içeren fındıklardan az miktar yemeniz yararlı olacaktır. 6-8 adet yiyeceğiniz fındık size yeteri kadar protein ve sağlıklı bitkisel yağ kazandırır. Bu ikili sayesinde tahmininizden daha fazla enerjik kalırsınız.

Kara Üzüm: Tıpkı kırmızı şarap gibi kan pıhtılarının birikmesini azaltıp daha iyi bir kan dolaşımı sağlar. Meyva şekerleri açısından zengindir, bir miktar C vitamini içerir ve saç ve cilt için de yararlıdır. Kan dolaşımını düzenlemesi sayesinde sizi bitkinlikten bir nebze koruyabilir. Ve elbette çok lezzetlidir!

AHMET MARANKİDEN SAĞLIKLI BESLENME İÇİN DİKKAT EDİLECEK 12 ADIM


Besinlerin yeterli miktarda alınarak vücutta kullanılması gerekmektedir. Gerekli besinlerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az yada çok alındığında, büyüme ve gelişme engelleniyor, sağlıkta bozulmalar başlıyor.

Vücudun büyüme ve gelişmesi, verimli çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor.

Vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besinlerin herbirinin yeterli düzeyde alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması, yeterli ve dengeli beslenme anlamına gelmektedir.

Besinler vücudun ihtiyaç duyduğu oranda alınmazsa, gerekli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yapılandırılamadığından, yetersiz beslenme ortaya çıkıyor.

Sağlıklı beslenme için dikkat edilmesi gereken 12 adım :

1 -Günlük olarak tüketilen besinlerin çok çeşitli olması gereklidir. Besinlerin büyük kısmının hayvansal gıdalar yerine bitkisel gıdalardan seçilmesi gerekmektedir. Günde; sabah-öğle ve akşam olmak üzere 3 öğün yenilmeli. Öğün atlamamaya özen gösterilmeli. Daha çok doğal ve taze besinler tercih edilmeli.

2 -Günlük beslenme programında bulgur, mısır, pirinç, makarna gibi ekmek ve tahıl grubu gıdaların bulunmasına dikkat edilmeli. Günlük enerji ihtiyacının en az yüzde 55’i karbonhidratlardan sağlanması gerekir.

3 -Günde 5-7 porsiyon taze sebze ve meyve yenilmesi gerekmekte. Sebze ve meyveler vücudumuzun vitamin, mineral ve posa gereksinimlerini karşılamakta. Posa özellikle bağırsak hareketlerini düzenler, kan şekeri ve kolestrol seviyelerinin düşmesine yardımcı olur.

4 -Her gün orta seviyede fiziksel egzersiz yapılarak, vücut ağırlığı tavsiye edilen sınırda kalmasına dikkat edilmeli. Düzenli olarak yürüyüşler yapılmalı. Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte düzenli yapılan fiziksel aktivite, kalp ve solunum fonksiyonlarını düzenler, osteoporozu önler.

5 -Günlük alınan yağ miktarından gelecek enerji miktarı toplam enerjinin yüzde 30’unu geçmemesine dikkat edilmeli. Yemeklerde hayvansal yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü gibi sıvı yağlar kullanılmalı. Yemekler hazırlanırken haşlama, ızgara ve fırında pişirme gibi yöntemler uygulanmalı. Kızartmalardan ve kavurmalardan uzaklaşılmalı. Etli olarak pişirilen yemeklere ayrıca yağ konulmamalı.

6 -Sucuk, salam, sosis gibi yağlı et ve et ürünlerinin yerine; balık, tavuk, hindi eti veya kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller tercih etmelisiniz.

7 -Yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünleri tercih edin.

8 -Az şekerli gıdaları tercih edin. Tatlıların ve şekerli içeceklerin tüketimini azaltın.

9 -Günlük tuz tüketimi, ortalama 1 çay kaşığı olmalı. Salamura, konserve, zeytin ve turşu gibi tuzlu besinlerin tüketimini azaltın.

10 -Mümkün olduğunca alkol kullanılmayın.

11 -Besinler hazırlanırken veya pişirilirken hijyen kurallarına dikkat edin. Yiyecekler pişirilirken haşlama, fırında ve buharda pişirme yöntemlerini tercih edin. Kızartmalardan kaçının.

12 -Bebeklerinizi ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemeye önem verin ve 6 aydan sonra ise gerekli besinleri kullanılarak yeterli ve dengeli beslenmelerini sağlayın.

Prof. Dr. Ahmet Maranki

Hamilelikte Ne Kadar Kilo Almalı?

Hamilelik döneminde önemli olanın çok kilo almak değil, sağlıklı beslenmek ve sağlıklı kilo almak olduğunu söyleyen uzmanlar anne adaylarını uyarıyor. Anne adaylarının hamilelik sırasında aldığı aşırı kilolar doğum sonrasında da peşlerini bırakmıyor. Bu nedenle bu özel dönemde sağlıklı beslenmek ve gerektiği kadar kilo almak çok önemli…
Gebelik ilerledikçe iştah da artıyor ve bu iştah artışı anne adayının ve bebeğin yeterli derecede besin almasını sağlıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökmen İyigün, hamilelik sürecinde kadınların ne kadar kilo alması ve nasıl beslenmesi gerektiği hakkında bilgiler verdi.

Ne Kadar Kilo Alınmalı?

Gebeliğin doğasında anne adayında ortaya çıkan iştah artışı ve sonrasında gelen kilo artışı vardır. Bu iştah artışı anne adayının ve bebeğinin yeterli derecede besin almasını sağlayan doğal bir yoldur. Gebe bir kadın aldığı günlük kaloriyi artırmalıdır. Bir çok hamile kadın hamilelik öncesinde aldığı kaloriden günlük 300 kalorilik bir artışa ihtiyaç duyar ve hamileliği süresince de kilo alır. Boyu ve kilosu orantılı bir kadın için hamilelik süresince alınması gereken ortalama kilo 12.5 olup bu değer önerilen 11 ila 16 kilo arasındadır. Fakat boyu kilosuyla orantılı olmayan daha zayıf olan kadınlar için önerilen kilo artışı 18 kg.’dır. Şişman kadınlar için önerilen kilo artışı 7 ila 11 kg.’dır. Şişman kadınlar hamilelik süresince ne diyet yapmalı, ne de kilo kaybetmeye çalışmalıdır.

Emzirme İçin Gereken Enerji

Annedeki kilo artışı hamilelik süresince anne ve bebek arasında ayrı bir şekilde paylaşılır. Annede yağ, hamileliğin erken dönemlerinde depolanır ve gebeliğin ortalarında besin depolanması en yüksek seviyeye ulaşır. Bu erken depolanma işleminin, hamileliğin son 10 haftasında hızla büyüyecek olan bebek için gerekli olabilecek enerjiyi sağlamak için yapıldığı düşünülmektedir. Hamileliğin son döneminde bebeğin hızlı gelişimi için ihtiyaç duyulacak enerji ve anne adayının artan metabolik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gebeliğin ortalarında plasental büyümede ve organların ağırlıklarında hızlı bir artış yanında kan yapımında da hızlanma görülür. Hamileliğin erken döneminde depolanan ve hamilelik süresince kullanılmayan yağ deposu emzirme için gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılır.

Sağlıklı Beslenmek Önemli

Sağlıklı beslenme, fazla kilo almadan gerekli besin ve kaloriyi almak için iyi bir yoldur. Örneğin; patates cipsleri, soda ve çikolata yerine meyve, yoğurt ve şekersiz tahıl yemek gerekli besinleri almak için ideal bir yoldur. Gebeliğin ilk üç ayında, yani 1. trimestr döneminde 1.3 kg. ila 3.6 kg. ve bundan 1 hafta sonra da 400-450 gr. Alınması en idealidir. En hızlı kilo artışı son 3 ay içerisinde olur. Bebek doğduktan 1 ya da 2 hafta sonra yaklaşık olarak 8-9 kilo kaybetmelisiniz.
Eğer gebelik süresince aşırı kilo almadıysanız hamilelik öncesi kilonuza 4-6 ay içinde geri dönmeniz oldukça normaldir. Nadiren de olsa bazı kadınlarda gebeliğin son haftalarında sıvı birikimi görülür. Bu sıvı birikimi bir haftada aşırı kilo almaya ve ayaklarda ve yüzde ödem oluşmasına sebep olabilir. İşte bu nedenlerden dolayı doktorunuz her hafta sizi muayene ederek kilo artışınızı ve sağlığınızı kontrol etmelidir.

Yüksek enerjili beslenen kadınların oğlu oluyor

Enerji bakımından zengin besinler alan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı daha yüksek olabilir…

İngiltere’deki Exeter Üniversitesinden Fiona Mathews ve ekibi, annenin beslenme şekli ve bebeğin cinsiyeti arasındaki ilişkiyi araştırdı.

740 hamilenin, gebelikten önce ve gebelik sırasındaki beslenme alışkanlıklarını inceleyen bilim adamları, ilk çocuğuna gebe kalan ve bebeğin cinsiyetini bilmeyen bu kadınları hamile kalırken, kalori desteklerine göre 3 gruba ayırdı.

Enerji desteğini en fazla alan kadınların yüzde 56’sının erkek, en az alanların yüzde 45’ininse kız bebek dünyaya getirdiği görüldü.

Araştırmada, kahvaltıda tahıl tüketimi, potasyum, kalsiyum, C, E ve B12 vitaminleri bakımından daha zengin ve daha çeşitli besin tüketimi ve erkek çocuk doğurma arasında güçlü bir ilişkinin olabileceği de ortaya çıktı.

Mahthews, “bu çalışmaların, genç kadınların az kalorili beslenme tarzını tercih ettiği gelişmiş ülkelerde neden erkek oranının azaldığını açıklamaya yardımcı olabileceğini” söyledi.

Son 40 yılda sanayi ülkelerinde erkek bebek sayısının az da olsa azaldığı gözleniyor. Bu düşüş, tüketim ürünlerindeki kimyasal maddelere bağlanıyor. Bununla birlikte araştırmacılar, gelişmiş ülkelerdeki genç kadınların değişen beslenme alışkanlıklarının da bu düşüşü açıklayabileceğini belirtti.

Kahvaltı alışkanlığının gelişmiş ülkelerde neredeyse ortadan kalktığını söyleyen araştırmacılar, ABD’de kahvaltı yapan erişkinlerin oranının, 1965’te yüzde 86 iken 1991’de yüzde 75’e düştüğünü vurguladı.

Araştırmacılar, kahvaltıyı atlamanın normal gece açlığı süresinin uzamasına, bu nedenle glikoz seviyesinin düşmesine neden olabileceği görüşünü savunuyor. Daha önce laboratuvarda yapılan araştırmalar, glikozun erkek bebek dünyaya getirme olasılığını artırabileceğini göstermişti.

Araştırma, “Proceeding of the Royal Society” dergisinde yayımlandı.

Ömrünüzü 11 yıl daha uzatmanın formülü!

Hayatınızda ufak değişiklikler yaparak ömrünüze olumlu katkıda bulunabilirsiniz. Üstelik fazla masraf yapmadan hem sağlıklı kalabilir hemde ömrünüzü 11 yıl daha uzun yaşama imkanına sahip olabilirsiniz.

Yapılan bir araştırma, asansör yerine merdivenleri kullanmak ve sürekli oturmayıp arada dolaşmak gibi önemsiz görünen ayrıntıların insan sağlığına etkisinin sanılandan çok daha büyük olduğunu ortaya koydu. İşte Önemsiz Görünen Ayrıntılarla 11 Yıl Fazla Yaşamanın Formülü:

Cambridge Üniversitesi bilim adamlarının, yaşları 45-79 arasında değişen 25 bin kişiyle yaptığı araştırma “uzun yaşam formülünü” basitleştirdi. Araştırmaya göre,

• sigara içmeyi bırakmak 5,

• spor yapmak 3,

• gün içinde 5 kez sebze ve meyve yemek de 3 yıl insan hayatını uzatıyor.

Bilimadamları, bu uğurda çok da çaba harcanmasına gerek olmadığı görüşünde. Zira, araştırmaya göre,

• günlük yemek listesine bir elma veya bir armudun eklenmesi, insan hayatını 2 yıl uzatıyor.

Araştırma, kişilerin ne kadar spor yapmaları gerektiğini ise mesleklerine göre belirliyor.

• Tüm gün oturarak çalışanların bir saat,

• neredeyse bütün gün ayakta duran kuaförlerin veya tezgahtarların 30 dakika egzersiz yapmaları hayatlarını 3 yıl uzatıyor.

• Temizlikçiler, hemşireler veya inşaat işçilerininse ağır çalışma koşulları sebebiyle spor yapması gerekmiyor.

Araştırmada,

• asansörü kullanmak yerine merdiveni tercih etmenin,

• oturmak yerine arada sırada dolaşıp hareket etmenin spor kadar etkili olduğu da vurgulanıyor.

Fast food beyin sağlığını bozuyor

‘Zihin Sağlığı Vakfı’nın araştırmasına göre, yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksik alınması ile fast food tarzı beslenme, ‘depresyon, Alzheimer ve şizofreniye’ neden oluyor

İNGİLTERE’DE yapılan bir araştırma, son zamanlarda halkın beslenme tarzındaki değişikliklerin zihin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi. ‘Sustain’ adlı örgüt ile Zihin Sağlığı Vakfı’nca desteklenen araştırmanın sonuçlarına göre, fast food tarzı beslenme ile yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksikliği ‘depresyon, Alzheimer ve şizofreni’ ile doğrudan ilişkili. Araştırmacılardan Courtney Van de Weyer, “Vücudu iyi beslemek, zihni de iyi beslemek anlamına geliyor” dedi.

ARAŞTIRMAYA göre, yemlerde kullanılan katkı maddeleri ve tarım ilaçları, hayvan organizmasında değişikliğe yol açıyor. Bu nedenle de insanlar, omega 6 adlı yağ asidini, omega 3’ten çok daha fazla tüketir hale geliyor. Bu dengesizliğe vitamin ve mineral eksikliği de eklenince, depresyon ve hafıza sorunları ortaya çıkıyor. Araştırma raporunda, beslenme tarzında aminoasitlere, özellikle de balık tüketimine daha fazla yer verilmesi gerektiği belirtiliyor.

Beyne faydalı yiyecekler:

Sebzeler (Lifli olanlar)
Tohumlar ve fındık
Meyve
Buğday, kepek
Organik yumurta
Organik olarak yetiştirilen ya da vahşi olarak avlanan balıklar (Özellikle yağlı olanlar)

Beyne zararlı yiyecekler:

Kızartılmış fast food yiyecekler
Rafine edilmiş ve işlenmiş besinler
Alkol
Şeker
Çay ve Kahve
Besinlere konulan bazı ek maddeler
Tarım ilacı içeren besinler

Çimlenmiş patates, zehirliyebilir

Çimlenmiş patatesteki “solanin” adlı toksik madde gıda zehirlenmelerine neden olabiliyor. Bu durum ise baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ile ishal gibi belirtilerle kendini gösteriyor…

Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Diyetisyen Doç. Dr. Nurten Budak, havaların ısındığı bu günlerde, kış aylarında stoklanan patates ve soğanların, uygun nem ve ışık bulunca çimlenmeye başladıklarını belirtti.

Patateste çimlenmeyle ortaya çıkan yeşilimsi tabakanın insan sağlığı için son derece zararlı olduğunu bildiren Budak, şu bilgileri verdi:
“Bu yeşillenmeyle birlikte ‘Solanin’ adı verilen toksin madde ortaya çıkarır. Solanin içeren patatesin tüketilmesi de besin zehirlenmesine neden olur. Solanin adlı toksininin neden olduğu besin zehirlenmesi, patates tüketiminden birkaç saat sonra kendisini göstermeye başlar. Bu durumda baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ile ishal gibi belirtiler görülebilir. Zehirlenen kişi en yakın sağlık kuruluşuna götürülmeli.”

Patatesin, hangi ortamda saklanırsa saklansın, çok uzun süre bekletildiği zaman yapısı gereği çimlendiğine dikkati çeken Doç. Dr. Budak, özellikle havaların ısındığı bu mevsimde, patates için uygun saklama ortamları bulmanın zorlaştığını kaydetti.

SOĞUK, NEMSİZ VE IŞIKSIZ ORTAMDA SAKLANMALI
Çimlenmenin neden olduğu sorunların önlenmesi için patatesin saklama süresinin kısa tutulması gerektiğini vurgulayan Budak, “Patates ne kadar soğuk, nemsiz ve ışıksız ortamda kalırsa o kadar süre çimlenmeden kalabilir, ancak yapısı gereği bir süre sonra çimlenmeye başlar. Şartlar ne olursa olsun patates bahar aylarında çimlenmeye başlar. Herşeye rağmen çimlenen patates tüketilecekse, patatesin mutlaka çimlenen bölümleri ve yeşilimsi tabaka iyice kesilmeli, soyulan patatesten dikkatlice ayrılmalıdır” diye konuştu.

Ramazan’da Saglikli Beslenme Onerileri

İftar vakti geldiğinde aniden ağır yemeklere yönelmek, sahura kalkmadan oruç tutmak, bayramın ilk gününde birden aşırı yemek yemek gibi beslenme hataları ramazan ayında ve bayramda size zor anlar yaşatabilir.

Memorial Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Duygu İbrişim, ramazan ve bayram süresince mide sağlığınızı korumak için yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Oruç tutarken sık karşılaşılan problemler, iftarda ve sahurda birden, aşırı miktarda yemek yenilmesi ve buna bağlı sindirim sorunlarıdır. Uzun süreli açlık, sıvı kaybı, tansiyon ve kan şekerinde düşüklüğe bağlı olarak yorgunluğa neden olabilir. Midede ağrı, yanma ve kabızlık bu dönemde en sık yaşanan şikayetlerdir.

ARA VEREREK YEMEK YİYİN
Yemeğe bir bardak su ve bir kase çorba ile başlamak en iyi yöntemdir. Sulu yumuşak gıdalar oruç sonrası sıvı ihtiyacını karşılar ve mideyi rahatlatır. Çorbadan sonra yemeğe birkaç dakika ara vermek açlık ve yorgunluk duygusunu azaltır. O zaman da her şeyden hızlıca ve bol miktarda yeme isteğini baskılamak kolay olacaktır.

İFTAR SOFRASI ÇOK ÇEŞİTLİ OLMASIN
Çorba sonrasında etli veya zeytinyağlı bir sebze yemeği ya da haşlama, buğulama veya ızgara et (kırmızı et, beyaz et veya balık) yanında haşlama sebzeler yenilebilir. Ekmek çok fazla miktarda olmadıkça hem doyurucu hem de hazmı kolaylaştırıcıdır. Makarna, pilav ve hamur işlerini az miktarda tüketin ve her iftarda masada bulundurmayın. Kompostolar, mevsim salataları, yoğurt, ayran ve cacık iftar sofralarının çok sağlıklı tamamlayıcılarıdır. Yemeklerin yavaş yenmesi ve iyi çiğnenmesi hem doymanızı kolaylaştırır, hem de sonrasında midede dolgunluk, ağrı, şişkinlik sorunlarını önler.

YEMEK PLANINI TOKKEN YAPIN
İftar alışverişini günün sonunda iyice aç olduğunuz bir zamanda yapmayın. Bu, her şeye daha çok özenmenize ve iştahınızın iyice açılmasına neden olur. Bir sonraki günün yemek planını bugünkü iftardan sonra yani karnınız tokken yapın.

İFTARLA SAHUR ARASI ÖZGÜRLÜĞÜNÜZÜ İLAN ETMEYİN
Akşam atıştırmalarında sütlü ve meyveli tatlılar, taze meyveler veya kuru meyveler ile birlikte az miktarda kuru yemiş, hem besleyici hem de yağlı hamur işlerine göre çok daha hafiftir. Bu dönemde sık sık su içmeyi unutmayın.
Yatmadan önceki son iki saat bir şey yemeyin. Böylece mideniz biraz boşalır, gece reflü ve sindirim sıkıntıları yaşamazsınız.

İFTARDAN SONRA YARIM SAAT YÜRÜYÜN
Yemekten iki saat sonra zamanınız ve hava koşulları uygunsa yarım saatlik bir yürüyüş daha zinde ve enerjik hissetmenizi sağlar. İftarın ağırlığını ve beyninizdeki yemek yeme dürtüsünü üzerinizden alır.

SAHURA KALKMAYI İHMAL ETMEYİN
Gece bolca yiyip yatmak ve sahura kalkmadan oruç tutmak sık yapılan bir hatadır. Yatmadan hemen önce aldığınız gıdalar sizin için kolayca alınacak kilolar demektir. Ayrıca sağlıksız bir uyku, reflü, midede yanma, ağrı, hazımsızlık, gaz yakınmalarını da beraberinde getirir. Dahası gün içinde sizi idame edecek desteği de sağlamaz.

SAHURDA SAĞLIKLI BİR KAHVALTI YAPIN
Ekmek, peynir, taze yeşillikler, haşlanmış yumurta (haftada iki gün), reçel, bal veya pekmez ile yapılan kahvaltı yeni gün için sağlıklı bir enerji verir ve acıkmanızı geciktirir. Sahurda su, süt, açık çay veya ıhlamur olarak bol sıvı almaya çalışın.

SUSUZ KALMAYIN
Vücudun susuz kalması ramazan ayında bağırsaklarında tembelleşmesine neden olur. İftar ve sahurda sulu yumuşak gıdaların ve suyun bol tüketilmesi, yeterli sebze meyve yenilmesi ve ağır yiyeceklerden kaçınılması bağırsak sorununu en aza indirecektir.

BAYRAMDA YEMEKLERE DİKKAT

Oruç sonrası normal beslenme alışkanlığına geçiş başlangıçta yadırganabilir. Bu da bazen düzensiz bazen de aşırı yemek yemeye neden olur. Bayram ikramlarının çoğunlukla şeker, karbonhidrat ve yağ içeriği yüksek olan tatlı ve hamur işleri olduğu düşünülürse dengeli beslenme daha da zorlaşabilir. Sindirim sistemi sorunlarının bayramlarda daha sıklaştığı unutulmamalıdır. Bir diğer sıkıntı da bayram ertesi farkına varacağınız fazla kilolardır!

Sabah Kahvaltısı Alışkanlığına Geri Dönülmeli
Sağlıklı bir sabah kahvaltısı en değerli öğündür. Oruç günlerinden kalan alışkanlıkla sabah kahvaltısını atlamayın. Böylelikle yeni güne daha canlı başlarsınız ve daha geç bir saatte daha çok miktarda yemek istemezsiniz. Bayramda öğünlerinizin düzenli olmasına dikkat edin, ama porsiyonlarınız çok büyük olmasın.

Bayram Gezmelerine Dikkat
Bayram lezzetlerinin tadına bakmak hakkınız. Ancak bir gün içerisinde yiyeceğiniz miktarı sınırlamak gerekir. Özellikle arka arkaya yapılan bayram ziyaretlerinde sunulan her şeyi bitirmek zorunda hissetmeyin. Çay, kahve, konsantre ve gazlı içecekleri de ölçülü tüketmek gerekir. Bol su içmeyi ihmal etmeyin.

Bayramda Dinlenin
Oruç yorgunluğunu üzerinizden atmak için bayramda bol bol dinlenin. Bayram hazırlıklarında aşırıya kaçarak kendinizi hırpalamayın. Zinde ve güler yüzlü bir ev sahibi en iyi ikramdır.

Bu yiyecekler acıktırıyor!…

Havuç, mısır, bezelye ve patates gibi glisemik indeks değerleri yüksek besinlerin sürekli açlık hissi yarattığını biliyor muydunuz?

Besinlerin, kan şekerini yükseltme hızlarına “glisemik indeks” adı veriliyor. Glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler devamlı açlık hissi yaratıyor. Havuç, mısır, bezelye ve patatesin glisemik indeks değerleri yüksek olduğundan, faydalarına rağmen bu besinlerin dikkatli tüketilmesi gerekiyor.

Patates: Patates önemli bir C vitamini kaynağıdır. B6 vitamini, bakır, potasyum, manganez, triptofan ve diyet posası içerir. Patates yapısında bulunan bileşikler kan basıncını düşürücü etki gösterir. DNA sentezinden, kan hücrelerinin yapımına, hücreler arası iletişimi sağlayan fosfolipidlerin sentezlenmesine, kalp sağlığını korumaya, beyin ve sinir sisteminin aktivitesine, fiziksel performansın artırılmasına kadar pek çok işlevde görev alır. Ayrıca patates, özellikle kabuğuna yakın kısımlardaki yüksek posa içeriği ile kolesterolün düşürülmesine, kolon kanserinin önlenmesine yardımcıdır.

Havuç: Havuç önemli bir antioksidan kaynağıdır. A vitamini öncüsü beta karotenin çok önemli bir kaynağıdır. K ve C vitamini, diyet posası, potasyum, B6 vitamini, manganez, molibden, B1 ve B3 vitamini, fosfor, magnezyum ve folat içerir. Karotenoidler kalp hastalıkları riskini azaltan, özellikle gece görüşünü sağlayan, maküler dejenerasyona ve katarakt gelişimine karşı koruyucu etki gösteren önemli bileşenlerdir. Ayrıca karotenoid tüketimi pek çok kanser riskini azaltmakta, kan şekeri dengesini sağlamakta, insülin direncini ve yüksek kan şekeri düzeylerini olumlu etkilemektedir. Havuç kolon kanserine karşı da koruma sağlar.

Bezelye: Bezelye besin öğeleri yönünden zengindir. 8 vitamin(K, C, B1, B2, B3, B6, A, folat), 7 mineral (manganez, fosfor, magnezyum, bakır, demir, çinko, potasyum), diyet posası ve protein kaynağıdır. Zengin içeriği sağlığı olumlu etkiler. Kemik sağlığını koruyan önemli besin öğelerini içerir. Bezelye aynı zamanda folik asidin ve B6 vitaminin de önemli bir kaynağıdır. Yapısındaki K vitamini ile de kanın akışkanlığını sağlayarak kalp sağlığını korumaya destek sağlar. Bezelye içeriğindeki C vitamini ile de kanserlere karşı koruyucu etki gösterir.

Mısır: Mısır tiamin (B1 vitamini), folat, diyet posası, C vitamini, fosfor, manganez ve pantotenik asit (B5) içerir. İçeriğindeki zengin folat ve posa nedeniyle kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar. Mısır, akciğer kanseri gelişim riskini önemli düzeyde azaltan beta-kriptoksantin yönünden zengindir. Tiamin için çok iyi bir kaynak olan mısır, hafızanın güçlenmesine yardımcıdır. Ayrıca strese karşı vücudun savunmasını sağlar.