Archive

Archive for the ‘Gezi’ Category

SAFRANBOLU

Bu hafta sonu eşim bir iş dolayısı ile Karabük e gitmek zorunda olduğunu söyleyince,uzun süredir çok istediğim Safranbolu seyahatini gerçekleştirmek için bana bir fırsat doğmuş oldu.Çok sevinerek netin başına geçtim.Safranbolu ile ilgili bilgi toplamak,ne yenir,nerelere gidilir,nerede kalınır bulmak için.Malum tur şirketi ile gitmeyince her şeyi bizzat ayarlamanız gerekiyor.Ama gidiş ve dönüş tarihimiz herhangi bir tur organizasyonuna uymayacağı için iş başa düşüyordu ve aslında bu tarz organizasyonlar benim en sevdiğim işlerden biriydi.Maalesef nette bu konuda istediğim bilgiyi bulamadım.Bir sürü bilgi arasında gerçekten işime hangisi yarar diye düşünüp durdum,notlar aldım.Bu nedenle geziden sonra ilk iş ayrıntılı bir yazı yazmaya karar verdim.Benim gibi sizde hala bu dünya harikası yeri görmediyseniz en kısa zamanda ziyaret etmek istersiniz belki diye.
Öncelikle Safranbolu Dünya Kültür Mirası olarak seçilmiş bir kent olduğundan Unesco tarafından koruma altına alınmış,bu nedenle kent bir kaç yüzyıl öncesinde kalmış gibi.Zaman adeta durmuş,farklı bir atmosferde,farklı bir hayatı yaşıyor hissine kapılıyorsunuz.Buna hazırlanarak şehre gitmenizi öneririm.
İstanbuldan yola çıkacaklar için araba ile 4-5 saatlik bir yolculuk söz konusu,Bolu-Gerede-Karabük üzerinden kente ulaşıyorsunuz.Nerede kalalım derseniz….Biz yer ayırtmadan gittik,sezon sonu olduğu için hemen her yerde konaklama için uygun yerler bulmak mümkün.Fiyatlar çok makul.Biz oranın en güzel ve en otantik otellerinden birinde Cinci Han da kaldık.Bir kişi kahvaltı dahil 50 lira.Ama biraz daha uygun olsun derseniz aileler tarafından işletilen çok güzel konaklar var,onlar da da kişi başı 20-40 lira civarına kalabilirsiniz.Kaldığımız otel aslına uygun olarak restore edilmiş,önceden kervansaraymış,gerek dekarosyon,gerek personelin sıcak ve samimi ilgisi kendimizi evimizde hissetmemize yol açtı.Ama sanırım Safranbolu da nerede kalsanız bu duyguyu yaşarsınız.Yerli halk son derece yardımsever.Esnaf tek geçim kaynakları turizm olduğu halde gelenleri kazıklamaya çalışmıyor.Evlerine misafir gelmissiniz gibi davranıyorlar.Sokakta gezerken ikram ettikleri lokumlarla karnınızı doyurmanız bile mümkün.Türkler kadar Japonlar da buraya ilgi gösteriyor ve otobüslerle sürekli ziyarete geliyorlar.Safranbolu yürüme mesafesi ile gezilebilecek bir mekan,ama ben yorulurum derseniz mini golf arabaları ile çarşı meydanından rehberli turlara katılabilirsiniz.Bizi gezdiren rehber kız Karabük ünv.de öğrenciymiş,gerçkten işini çok iyi yapıyordu.Yemek faslına sonra geçeceğim ama mutlaka gidin diyeceğim bir yeri anlatayım öyle..Safranboluya yaklaşık on km.mesafedeki Yörük köyü..Ama nasıl bir köy,anlatamam,gidip görmeniz lazım.Köy yapıldığı gibi duruyor.En ufak bir şeye dokunulmamış,restore edilen binalar eski şekline sadık kalınarak yapılmış,bunlar da oradaki aileler tarafından cafe,pansiyon olarak işletiliyor.Bunlardan biri yörük pansiyon,kurşunlu taş cafe..Buralarda yer yatağında yatıp,sabah bahçede ev halkı ile beraber kahvaltı yapıp,öğleden sonra da tarlada domates toplayabilirsiniz.Köy halkı o kadar misafirperver ki size ücretsiz rehberlik yapıyorlar,arada Sezen Aksunun köyden ev almak isteyip bunu başaramadığını bile anlatıyorlar.Camilerinde namaz kıldığımız için bize teşekkür eden imam,burayı çok beğenen fakat teknoloji konusunu merak eden eşimi aydınlatarak internetin kendi evinde olduğunu dilerse kullanabileceğini söyleyerek onu rahatlatıyor.Aslında iki günlük bir gezi ama daha yazacak çok şey var,ama sizi sıkmak istemediğim için burada kesip neler yenebileceğini anlatayım.
İlk olarak Çarşı fırınında satılan çok güzel bir simit var,aynı fırında şahane pideler de yapıyorlar.Fırının sahibi yaşlı teyze Japonların kendilerini çok sevdiğini anlatıp bize birlikte çektirdikleri resimleri gösteriyor.Fırın ellili yıllarda yapılmış gibi,öyle de kalmış.Kuyu kebabı,gözleme,yaprak sarması,mantı ,su böreği yörenin diğer meşhur yemekleri.Çarşı ve civarındaki irili ufaklı bir çok cafede bunlardan tadabilirsiniz.Ayrıca meşhur safranlı lokumlarını hem tadmanızı hem de dönerken eşinize dostunuza birer paket almanızı tavsiye ederim,gerçekten çok lezzetli.Yemek resimlerimin arasında bulunan sucuk ızgara resmi ise İstanbula dönerken uğramadan geçilmeyen bir durağa ait.İsmailin yeri..Yapılan tünel dolayısı ile eski yeri muhafaza etmelerine rağmen yeni ve çok geniş bir yer daha açmışlar.Eski yerin havası her ne kadar daha başka olsa da bu yeni yerde de aynı hizmet kalitesini bulmak mümkün.
Evet,sizler de kısa bir tatil ile hem dinlenmek,hem farklı bir mekan görmek,hem de zamanı unutacağınız bir yerde kendinizi farklı bir ortamda bulmak isterseniz Safranbolu bunun için en güzel yerlerden biri….En kısa zamanda gidin ve izlenimlerinizi de benimle paylaşın lütfen..

Categories: Gezi, hayat

ÇEYREK AVRUPA TURU -3

PARİS
Biz Paris’te 4 gün kaldık.Sabah çok erken saatlerde yola koyulup gece geç saatlere kadar dolaştık,ama herhalde ancak küçük bir bölümünü gezebildik.O kadar çok görülecek yer var ki.Brükselden Paris’e arabayla gittik.Yol çalışması nedeniyle pek çok kez otobandan çıkıp köy yollarından geçmek zorunda kaldık.Yolumuz biraz uzamış oldu.Navigatör denen mucize alet sayesinde hiç darlanmadan yolumuza devam ettik.Gerçi otobandan çıkmak zorunda kalışımız fransanın eşşiz güzellikteki köylerini ve köy evlerini görmemiz açısından iyi de oldu.Parise vardığımızda saat 11 e falan geliyordu.Otel rezervasyonunu internetten yaptığımız için biraz tedirgindik.fakat çok temiz ve güzel bir otel olduğunu görünce rahatlıyoruz.Otelin tek ve enbüyük dezavantajı şehir merkezine oldukça uzak olması .Arabayı otelin garajına park ettik .Parisin merkezinin çok sıkışık ve otoparklarıonda çok pahalı olması sebebiyle burada bulunduğumuz sürece metroyu tercih ettik. Otele yerleştikten sonra elimize aldık metro haritalarını ve otele  5 dakika mesafede bulunan PORT DE LA CHAPELE metro durağına gitmek üzere yola koyulduk.Durağa vardığımızda istasyonun bakıma alındığını ve bir kaçdurak ötededki la chapelle durağına yürümemiz gerektiğini öğrendik .La chapelle’e yürümekyaklaşık 15-20 dakikamızı aldı.Buradan 3 günlük kullanabileceğimiz Paris visited kartımızı aldık ve ilk olarak dünyaca ünlü  CHAMPS-ELYSSES  meydanıana geldik.böylece Paris gezimizde başlamış oldu.
ARC DE TRİOMPHE
1805 deki austerlitz savaşından sonra Napoleon tarafından inşaatı başlatılmış ancak yapımı bazı sebeplerden dolayı 1836 yılında tamamlanabilmiş.50 metre yüksekliğindeki anıtın üzerine çıkıp etrafı seyredebiliyorsunuz.12 Tane cadde bu takı merkez alarak açılyor biz bunlardan en ünlüsü olan Champ Elysees caddesinden aşağı doğru yürüdük.Bu cadde bizim Bağdat caddesinin daha geniş ve gelişmişi diyebilirim.Ama tabbi Caddenin sonundaki PORT ALEXANDER köprüsüne bağalanırken caddenin iki tarafında yer alan  GRAND PALAİS VE PETİT PALAİSİ saymazsak
PETİT PALAİS
PONT ALEXANDRE III
Pont alexader köprüsünden geçince sağa dönüp EİFEL KULESİNE doğru yürüdük.
EİFEL KULESİ
Eifel kulesinin yanına  geldiğimizde yorgunluktan ölmek üzereydik.Kalabalıktan dolayı kuleye tırmanmamızın imkanı yoktu.Kulenin  altındaki çimlere oturduk uzun bir süre burada dinlendikten sonra otelimize döndük ve ilk günümüzü sonlandırmış olduk.
NOTRE DAME
NOTRE DAME
LOUVRE MÜZESİNDEN BİRKAÇ FOTOĞRAF
VERSAİLLES SARAYI
Categories: Gezi